“Cinayet Günlüğü” senaryosu gerçek olaylara dayanan bir polisiye. Başkent yakınlarındaki bir taşra kasabasında yağmurlu günlerde işlenen esrarengiz kadın cinayetlerini çözmeye çalışan iki polisin başından geçenler anlatılıyor. Bu polislerden ilki yakaladıkları şüpheliyi hemen suçlu olarak damgalamak isteyen ve şiddetle itiraf almaya çalışan “geleneksel” polis ve başkentten bu işin çözülmesine yardımcı olması için yollanan şüpheliden delile değil delilden şüpheliye ulaşmaya çalışan analitik düşünce tarzına sahip polis. Ancak olaylar çetrefilleştikçe yavaş yavaş rollerin değişmeye başladığını görürüz.

"Bu adam kim ve benden neden bu kadar nefret ediyor?"Karısı ve yeni doğmuş bebeği ile birlikte yaşayan Oh Dae-Su adında basit bir adam, 1988'de bir gün evinin önünden kaçırılır. Uyandığında kendisini minik ve karanlık bir hücrede bulur. Oraya kimler tarafından ve niçin kapatılmış olduğunı bilmeyen adamın dünyayla tek bağlantısı, sadece hücresindeki minik televizyondur. Bir gün haberlerde karısının vahşice öldürüldüğünü duyunca şok geçirir ve olayla bağlantısı olduğu düşünüldüğü için kapatılmış olduğunı anlamış olur.Tam 15 yıl sonra bir gün aniden serbest bırakılan adam, ailesini öldüren kişileri bulmaya ve kendisini oraya kapatanlardan intikam almaya yemin eder.

Varlıklı genç bir Japon kadın, onu kandırıp servetini çalmaya çalışan Koreli bir adam ve adamın tuttuğu Koreli bir hizmetçi arasındaki entrika etrafında dönüyor.

Tecrübeli dedektif So-Young ve onun partneri Hyun-Gi karışıklık çıkaran ölüm çantasını araştırma sürecinde Hyun-Gi hatalarıyla So-Young'u çıldırtıyor.Onlar çanta içindeki hediyenin 10 yaşındaki bir kıza ait olduğunu keşfediyorlar.Bu noktada So-Yeung o kız ile ilgili devamlı kabuslar görüyor.Ve cinayetler devam ediyor.

21. Asır sinemasının parlayan yıldızı cenup Kore. Kim-Ki Duk, Chan-wook Park, Joon- Ho Bong şeklinde nice kabiliyetlerle sinemaya farklı bakış açıları kazanmıştırran cenup Kore’den Hong-Jin Na da önemli bir başarı sergiliyor. ‘Memories of Murder’ şeklinde bir mihenk taşına selam dururcasına benzer bir sistem eleştirisini de yapmayı dikkatsizlik etmiyor. Alışılagelmiş seri katil filmlerinin klişelerini de altüst ediyor. Katil başından itibaren gözümüzün önünde, üstelik bir süre sonrasında karakolda ifade verirken suçlarını da itiraf etmeyi dikkatsizlik etmiyor. Amerikan klişesi karizmatik ve kahraman polisler değil, alelade hatta bürokrasinin de etkisiyle her şeyi birbirine karıştıran beceriksiz polisler var işin başlangıcında. İnceden inceye planlanmış cinayetler, bildiri kaygısıyla biçimlendirilmiş kurbanlar (Seven), zeki dedektiflerle girilen hem entelektüel bununla beraber alabildiğine esrarengiz kovalamacalar yok filmimizde. Cenup Kore polis teşkilatının çürümüşlüğüne ve bürokrasinin siyasal otoritenin oyuncağı haline gelmesine yönelik ince bir gülmece anlayışı var. Yönetmenin ilk filmi olduğu göz önüne alınınca ismini not etmekte yarar var.

Hee-soo son 20 yılın kitapları en çok satan bir kadınken eser hırsızlığı yaptığı gerekçesiylesuçlanır .Çaresizlik içinde geçen iki senenin ardından, yayıncı olan eski bir dostunun yardımıyla görkemli bir geridönüşün hayalini kurmaya başlar. Kızı Yun-hee'yi de yanına alarak ufak bir kasabanın ücra bir köşesine yerleşir .Kızı tanımlanamayan bir figürle konuşmaya başlar. Yeni bir esin kaynağı için can atarken çareyi kızının bu figürden duyduğu hikayeleri yazmakta bulur.Yazdığı romanın yine çok satmasıyla eski şöhretli günlerine geri dönmesiyle şöhretini kaybetmesi bir olur çünkü yeni kitabı 10 yıl önce gösterilen bir romanla aynıdır. Masum bulunduğunu ispatlamak adına gerçeği ortaya çıkarmak için esrarengiz bir yolculuğa çıkar.

Müfettiş Kyung-yoon ve müfettiş Eun-joo Park polis akademisinden bu yana ayrılmaz bir ikilidir. Bir gün bu iki müfettişimiz, genç ve varlıklı bir spor salonu sahibinin vahşice öldürüldüğü vakaya atanırlar. Tek kanıt, vaka yerinde bulunan, kan grubu AB olan birine ilişkin bir saç telidir. İki müfettişimiz, bir yüzme öğretmenini esas şüpheli olarak belirler, ama bir süre sonrasında o da aynı şekilde vahşice öldürülür. Yüzme öğretmenin vahşice öldürülmesinden sonrasında bir öteki üçüncü cinayet işlenir ve üçüncü cinayetle beraber artık her şey yavaş yavaş şekillenmeye adım atar...

Bir saray hizmetci kraliyet sarayında kendini asar. Ama otopsiyi yapan saray doktoru Chunryung cinayetten şüphelendiği için davayı araştırmaya karar verir.Doğruluk duygusu ve ince zekasıyla Chunryung cesurca bu aldatmanın foyasını meydana çıkartır, ama kısa bir süre sonra tahmin ettiğinden çok daha güçlü insanlar tarafından gizli tutulan geçmişle yüz yüze gelir.

Kuzey ve Güney Kore'yi birleştirmeye yarayacak Kyungui Demiryolu'nun iki ülke tarafından yeniden açılması söz konusuyken,Japonya, yüz yıl önce Coson Hanedanlığından Kral Gojong'un imparatorluk mührüyle damgalanmış resmi belgelerdedemiryolunda hakkı olduğunu öne sürerek bu duruma itiraz eder.Kral Gojong'un belgeleri damgaladığı o imparatorluk mührünün sahte olmasından şüphenilmesi üzerine Güney Kore Devlet Başkanı, gerçek mührü bulmak veJaponya'nın komplolarını engelleyebilmek için açık sözlü tarihçi Choi Min-jae'yi ve Coson Hanedanlığı torunlarından Kim Yu-Shik'i tutar.Artık gizli gündemlerle zamana karşı yarış başlamıştır.

İki kardeş, Ho-jin ve Dae-jin, aile olarak sahip oldukları yegane şey kendileridir. Ağabey olan Ho-jin Eun-soo ile evlenerek aileyi 3 kişiye yükseltir, ve hep birlikte mutlu ve huzurlu şekilde yaşarlar. Ancak bir gün Ho-jin’in itirazlarına rağmen Dae-jin bir otomobil yarışı finallerine katılır. Tam aynı anda ama farklı yerlerde, her iki kardeş te trajik birer trafik kazası geçirirler ve her ikisi de bilinçlerini yitirirler. Bir yıl sonra, bir mucize olur ve Dae-jin komadan çıkar. Ama çıktığında, Ho-jin olduğunu iddia eder. Dae-jin’in hastanedeki bakımından sonra, Eun-soo ve Dae-jin eve döner ve ilginç yaşamlarına birlikte başlarlar.

"Sumi ve Suyon zorunlu bir ayrılığın ardından, aylar sonra evlerine geri dönerler. Annelerinin ölümünün ardından, üveyanneleri çoktan evlerine yerleşmiştir. Babaları üvey anneleri ile kızların arasındaki sorunları görmezden gelmekten yanadır. Oysa iki kızkardeşle, üvey annelerinin arasındaki düşmanlık tahmin edilebileceğinden çok daha köklüdür. Anne, baba ve kızların yaşadığı ev, bu düşmanlıktan kaynaklanan tuhaf olaylara sahne olur. Herkesin hafızasından silmek için uğraştığı bir olay, dördünün de hayatını cehenneme çevirecektir. Ülkesinde ‘dahi’ olarak nitelendirilen Kim Jee-Woon “Karanlık Sırlar”la son yılların en ilginç gerilimlerinden birisine imza atıyor. Benzersiz bir görsel atmosfer, filmin tamamına yayılan sarsıcı hüzün duygusu ile “Karanlık Sırlar” uzakdoğu sinemasının alışılagelmiş gerilim örneklerinden bir adım öne çıkıyorGüney Kore’de gişe rekorları kıran ve bu yıl Cannes'da büyük ilgi gören "Karanlık Sırlar / A Tale of Two Sisters", Fantasporto Festivali'nde, aralarında En İyi Film ve En İyi Yönetmen'in de bulunduğu dört ödül kazandı. 2003 yılında İstanbul Film Festivali'nde Geceyarısı Sineması'nda gösterilen "Üç" adlı filmin yönetmenlerinden biri olan Ji-woon Kim'in yönettiği "Karanlık Sırlar / A Tale Of Two Sisters", akıl hastanesinden eve döndükten sonra, kötü yürekli üvey anneleri, ilgisiz babaları ve evdeki tuhaf olaylarla başa çıkmak zorunda kalan iki kız kardeşin ürkütücü öyküsünü yüksek sesler, ani hareketler, tuhaf görüntüler ve huzursuz edici bir tempoyla anlatıyor. Yarattığı psikolojik gerilimin dozu hiç düşmeden izleyiciyi sürekli şaşırtan ve huzursuz eden "Karanlık Sırlar / A Tale Of Two Sisters"kaçırılmaması gereken bir film...

Sung-soo lüks bir dairede eşi Min-ji ve çocukları ile yaşayan başarılı bir işadamıdır. Yaşamı çoğunlukla iyidir, uzun zamandır haber alamadığı ağabeyi dışında. Bir gün, Sung-soo ağabeyinin kaybolduğuna dair bir telefon alır ve onu aramak için senelerdir gitmediği ağabeyinin apartmanına gider. Orada, her kapının içine oyulmuş acayip semboller bulur ve Joo-hee ve onun küçük kızı ile karşılaşır.Joo-hee birisinin onları gözetlediğine inanmış ve korku içinde yaşamaktadır. Sung-soo kapıların üzerine oyulmuş sembollerin cinsiyet ve insanoğluın sayısını gösteren "saklambaç kodları" rakamlar olduğunu anlar. Eve döndüğünde ise kendi kapısında da benzer sembollerle karşılaşır.Düşük bütçeli ve Yıldız oyuncusuz gerilim filmi Saklambaç, Ağustos 2013'te beklenmedik bir hite kavuştu. Açılış hafta nihayetinde 1,35 milyon bilet satışı ile gişenin tepesinde yer aldı. Gösterime girdikten 19 gün sonrasında, 2 Eylül itibariyle, 5 milyon biletli seyirciye ulaştı.

Jung-ho,insanların zihinlerini okumak gibi özel bir yeteneğe sahip olan ve sadece Kore için yurtdışından dönen bir fotoğrafçıdır.Kız arkadaşı gözlerinin önünde ölen Jung-ho travmatik anılarından hala kurtulamamıştır.Bunun ortasında Jungho annesi komada olan küçük bir kız (Soo-yeon) için geçici koruyucu olur. Dedektif Kim, Jung ho'nun, onu kuşatan iğrenç olaylara karıştırıldığından şüphelenmeye başlar.Ve olay Soo-yeon ortadan kaybolduğunda daha da umutsuz bir hal alır.

Aoyama, 7 yıl önce karısını kaybetmiş ve o günden beri bir kadınla flört etmemiştir. Onun kederli yaşantısına bir hanımın girmesi gerektiğine inanan tv yapımcısı arkadaşı, ilginç bir plan yapar. TV şovunun içinde bir bölüm yaparak, sözde oyuncu seçmeleri yapacak ve bu sayede Aoyama'ya uygun bir eş bulacaklardır.Başarısız ve gülünç pek çok aday sonrasında, Asami adlı çok çekici bir hanım çıkar karşılarına. Onun ideal eşi olacağına inanan Aoyama, kısa zamanda kadının geçmişi hakkında acayip şeyler öğrenir. Genç hanım, hatırlanacak bir intikam peşindedir.

"O yahninin bir kasesi için canımı veririm."Nam-ı diğer "Doenjang" (baharatlı Kore fasulye ezmeli yahni), İnfaz sırasında azılı bir mahkumum ölmeden önceki son isteği olan yemek bir yönetmenin buna duyduğu merak, şaşırtıcı bir gerçeği ortaya çıkaracaktır. Azılı bir mahkumun infazı sırasındaki son isteği, yakalanmadan önce yediği yemektir. Tıpkı habercilerin Yurttaş Kane'ın son sözü olan "Rosebud"(Gülgoncası)'ın altında yatan gerçeği bulmaya çalışmaları gibi, bir televizyon yapımcısı da bu yahninin sırrının peşine düşer. Bu lezzetin ardında bir kadının makus talihi ve bir aşk hikayesi yatmaktadır. Türkçe ismi ile "Tarif", insan hayatı, lezzet, kaybetme acısı ve ızdırap gibi birçok şeyi anlatmakta. Bu bağlamda, bu film herşeyin bir tarifidir.

Gyunggi-do'nun kenar mahallelerine bir aile göç eder. Mi-rim isminde bir kız kısa bir süre sonra ortadan kaybolur ve kasabada bir kaos başlar. Mi-rim'in babası kızını ararken polis karakolunu ziyaret eder ve taşınan aile üyelerinden birinin sabıka kaydı olduğunu öğrenir. Mi-rim'in babası ve köylüler Sejin ve ailesini tehdit etmeye başlarlar...

Umursamaz bir delikanlı olan Eun-soo, arabayla annesinin evine giderken yolda kaza yapar. Uyandığında, gizemli bir kızla tanışır, ve kızın, ormanın orta yerinde peri masalından çıkmış gibi duran evine götürülür. Orada Eun-soo, kız ve onun asla büyümeyen kardeşleriyle birlikte hapsedilir. Kısa bir süre sonra ise; o evi ziyaret eden veya o evde kalan yetişkinleri, gizemli ve hatta korkunç bir sonun beklediğini öğrenir. Daha şok edici olansa, bu acımasız ölümlerin çocuklar tarafından detaylıca çizilip masal kitabı haline getirilmesidir. Korku içindeki Eun-soo bir çıkış bulmaya çalışır, fakat ev kaçışı olmayan bir orman tarafından çevrilmiştir. Ve sonra Eun-soo, kendi hikayesinin anlatıldığı ve vahşi bir sonu olan bir kitap bulur!