21. Asır sinemasının parlayan yıldızı cenup Kore. Kim-Ki Duk, Chan-wook Park, Joon- Ho Bong şeklinde nice kabiliyetlerle sinemaya farklı bakış açıları kazanmıştırran cenup Kore’den Hong-Jin Na da önemli bir başarı sergiliyor. ‘Memories of Murder’ şeklinde bir mihenk taşına selam dururcasına benzer bir sistem eleştirisini de yapmayı dikkatsizlik etmiyor. Alışılagelmiş seri katil filmlerinin klişelerini de altüst ediyor. Katil başından itibaren gözümüzün önünde, üstelik bir süre sonrasında karakolda ifade verirken suçlarını da itiraf etmeyi dikkatsizlik etmiyor. Amerikan klişesi karizmatik ve kahraman polisler değil, alelade hatta bürokrasinin de etkisiyle her şeyi birbirine karıştıran beceriksiz polisler var işin başlangıcında. İnceden inceye planlanmış cinayetler, bildiri kaygısıyla biçimlendirilmiş kurbanlar (Seven), zeki dedektiflerle girilen hem entelektüel bununla beraber alabildiğine esrarengiz kovalamacalar yok filmimizde. Cenup Kore polis teşkilatının çürümüşlüğüne ve bürokrasinin siyasal otoritenin oyuncağı haline gelmesine yönelik ince bir gülmece anlayışı var. Yönetmenin ilk filmi olduğu göz önüne alınınca ismini not etmekte yarar var.

Jang Na Ra (Ha Neul) Yetenekli bir sanatçıdır ama yeteneğinin fazla üstüne gitmez. Hyeon Jyu Ni (Bada) Ailesi tarafından terkedilmiştir. Yu Ah In (Jin Kyu) ise ailesini genç yaşta kaybetmiştir ve şimdide pizza teslimatı yapmaktadır. Müzik, dostluk ve sevgi bu üç kişiyi birlikte hayata bağlar.

Mi-kyung özel bir dershane için minibüs şoförlüğü yapar. Yi-man mahallede bir süpermarkette çalışır. Bong-sun hasta çocukları ile birlikte yaşar ve Eun-ji'nin de babasının borcu yüzünden alacaklılarla başı derttedir. Bu kadınlar için hayat daha berbat hale gelemez ve gelecekte sade ve sakin bir hayat sürmenin hayalini kurarlar. Ama bir gün Hyae-ran bunların tüm parasını alıp kaçar ve işler iyice karışır. Mi-kyung onu yakalamak ve paralarını geri almak için herkesi bir araya toparlar ve böylece 'Bongchon 3-dong Kızlar Takımı' kurulur. Acımasız yeraltı dünyasına girdikçe, durumlar iyice karışır...

Jae-hyuk 40'lı yaşlarını süren sıradan bir adamdır. Tıbbı malzemeler satarak hayatını kazanan Jae-hyuk her gün doktorlarla sorunlar yaşamaktadır. Ağabeyi Jae-pil ise halk güvenliğini sağlamaya çalışmakla çok da ilgilenmeyen, zamanının çoğunu borsadan şikayet ederek geçirmektedir.Ülkenin farklı yerlerinde bulunan cesetler endişe yaratır. Emniyet müdürü hipnotize edilmiş gibi suya atlayıp boğulan insanların görüntülerinden rahatsız olmuştur. Zaman geçtikçe benzer olaylar daha çok artmıştır. Yetkililer bu ölümlerin sebebi karşısında şaşkına dönmüştür. Hükümet bunun üzerine ulusal acil durum ilan eder.Jae-pil de bu incelemeye dahil edilmiştir. Bir gün küçük bir kasabanın belediye başkanıyla buluşur. Başkan ona üniformalı birkaç adamın köpekleri nehre attığına şahit olduğunu söyler. Jae-pil bu salgının arkasında bir komplo olduğunu fark eder. Bu sırada Jae-hyuk’un karısı ve çocukları da kurbanlarla benzer belirtiler göstermeye başlamıştır. Jae-hyuk ise onlar için ilaç bulmaya çalışmaktadır. Jae-pil sayesinde binlerce doz ilacın bulunduğu bir depo olduğunu öğrenen Jae-hyuk hemen yola çıkar...