Film, bir sigorta müfettişinin (Kim Nam-Gil) bir davayı araştırmak için gittiği bir hastanede sadece kendisinin görebildiği bir kadının ruhu (Chun Woo-Hee) ile karşılaşmasından sonra gelişen olayları konu almaktadır.

Yetenekli bir aşçı olan Su-in (Kim Nam-Gil) haksız yere karısını öldürmekle suçlanır ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Hapisteyken, AIDS'li mahkumların gitmesine izin verildiğini duyan Su-in test sonucu pozitif yönde çıkan koğuş arkadaşı Sang-Byun'un (Jeong Yun-Min) kanını kendine enjekte eder. Sang-Byun karşılığında Su-in'den hapisten çıkabilirse Luth isminde bir kafeye gitmesini ister.Su-in hapisten çıkmayı başardığında karısıyla ilişkisi olan ve cinayeti onun işlediğini düşündüğü rahiple yüzleşir. Rahip itiraf eder ama ardından canına kıyar. Kabahatsuzluğunu kanıtlama umutları yok olan ve gidecek bir yeri olmayan Su-in, Sang-Byun'un isteğini yerine getirmeye karar verir ve kafe Luth'a doğru yola koyulur...

KANG Chul-jung on beş yıldır suçla mücadele eden bir detektiftir, ama parasal olarak hep eli dardadır. Oysa Chul-jung'un içeri tıktırdığı adamlar onu olduğuna pişman edecek kadar iyi durumdadır.Yelpazenin öteki ucundaysa finans, mezbaha, inşaat ve eğlence işleri olduğu kadar birkaç da kulüp içeren devasa bir ticaret ağını yöneten varlıklı patron Jae-young vardır. Genç erkekleri kendisi için eğitmektedir, zor zamanlarda işlediği suçları üstlenmesi için onları sahte itiraf vermeye zorlar.KANG Chul-jung gencecik delikanlıları kendi bencil emelleri uğruna birer suçluya dönüştüren Jae-young'a karşı açıklanamaz bir öfke duymaktadır. Ve Chul-jung bir açığını bulduğu anda onu egeçireceğine yemin eder.

Çocukluğundan beri profesyonel gangster olan Tae-woong, siyasi bir çetebaşının kızıyla tanışıp evlenir. Film, Güney Kore siyasetinin ve toplumunun çalkantılı sularında Tae-woong’un yolculuğunu ve devir değişikliğinin beraberinde gelen radikal dönüşümlerle karşılaşmasını gözlemliyor.

Joseon Hanedanlığı döneminde korsanların, kraliyet mührünü yutan gri bir balinayı yakalamak için verdikleri uğraş anlatmaktadır.

18'ine girmekte olan Su Min (Lee Young Hoon) yetimhaneden ayrılıp Seul'e gider ve üniversite için para biriktirmek amacıyla çeşitli işlerde çalışır. Fabrikadaki işinden çıkarılınca Su Min bir eşcinsel barında erkek eskort olarak çalışmaya mecbur kalır. Çoktan dibe vurmuş olsa da, Jae Min'in (Lee Han) girişiyle Su Min'in hayatı hem daha karmaşık, hem de daha anlamlı bir hale bürünür. Varlıklı, muhafazakar bir ortamdan gelen Jae Min cinsel eğilimlerini ailesinden gizlemektedir. Üstelik nişanlanmış olmasına rağmen Jae Min Su Min ile birlikte olmak için herşeyden vazgeçmeye niyetlidir, ve böylece bu ikili tutkulu bir ilişkiye kapılırlar. Ancak hayatın gerçekleri yakalarına yapıştığında, aşkın herşeye yetmeyeceğini farkederler...

Saray ressamlarının yetiştiği köklü bir ailede doğan Yun-jeong, yedi yaşındadır ve resim konusunda yetenekli bir kızdır.Yine de ailene geleneğini devam ettirmek erkek kardeşe düşmektedir, tüm baskı onun üzerindedir ve bir kız olarak Yun-jeong'un profesyonel bir ressam olmasına izin yoktur.Abisi kendisine yüklenen sorumluluğu üstlenmek için çalışırken, Yun-jeong ona yardım eder ve gizlice abisi için resim çizer.Ancak küçük kızın hayatı abisinin yeteneksizliğinden dolayı intihar etmesiyle alt üst olur. Ailenin onurunu korumak için Yun-jeong, abisinin ismini almaya ve erkek olarak yaşamaya zorlanır. Bu şekilde kendi kimliğini gizleyerek büyür.Artık bir yetişkin olmuş ve saray ressamlığına kabul edilmiş olan Yun-bok'un dehası ve yeteneği, dönemin bir diğer büyük ressamı olan Kim Hong-do'nun kalbini fetheder.Fakat kızın cesur tasvirleri kraliyet enstitüsü tarafından müstehcen sayılıp kınanır. Daha sonra Yun-bok Kang-mu ile tanışır ve ona büyük bir aşkla bağlanır.Hayatında ilk kez, yarattığı her şeyden, tüm çalışmalarından vazgeçip; sadece seven bir kadın olmak için büyük bir arzu duyar.En iyi öğrencisi olan Yun-bok'un dehasına hayran olan Kim Hong-do ise, onunla ilgili her şeyi sevmeye ve öğrencisine aşık olmaya başlar.Bu da cariyelerin evinde yaşayan bir Giaseng olan (Kore'de eski dönemlerde, özellikle kralları ve soyluları eğlendirmek için çalışan kadınlar) ve Hong-do'ya gizli bir aşk besleyen Seol-hwa'nın öldürücü bir kıskançlığa kapılmasına neden olur.Shin Yun-bok'un baş yapıtı olarak sayılan "Bir Güzelin Portresi"nin arkasında yatan sır, 250 yıllık sessizlikten sonra nihayet gün ışığına çıkmıştır.